20 Nisan 2010 Salı

RİNG



Acıdır halk otobüsleri her şeyiyle ,
Karanlıktır durakları sabahın ve akşamın
Yük ağırdır, yaslanacak bir köşe
Tutunacak bir dal bulamamışsan
Sıcaktır halk otobüsleri,
Yorgunluk tüter , buram buram camı aralasan
Cehennemdir bu ; sürekli tekrarlardan oluşan
Bir halkayı dönersin binlerce kez
Yılma hakkın olmadan

Kazara boşalan bir koltuğa kurulmuşsan,
Unutursun
Tek eliyle çocuğunu kucaklamış,
Tek eliyle bir yerlere tutunmuş şişman kadını
Unutursun burnuna dayalı köfte kokulu kabanı
Uyuyormuş gibi yaparsın utanmamak için kendinden
Utanmamak için diğer gözlerden
Unutuyormuş gibi yaparsın
Binlerce aracın sıkıştırdığı yolu..
Binlerce araçta tek başına yol alanları..
Ama unutmazsın..
Hep aklındadır o soluk floresan ışığı
Hep aklındadır bitmeyen yolun durakları..

Yükü ağırdır otobüs yolcusunun
Kendini taşır saatlerce
Düşüncelerini taşır
Uykusunu -uykusuzluğunu, yorgunluğunu taşır
Hiç devredemeden,

Bütün yüzlerdedir umutsuzluğun karaltısı
Çaresizliğin sessiz çığlıkları gezinir havada
Bu koku leş kokusu mudur ?
Çürümüş isteklerden, hayallerden yayılan

İnsafsızdır halk otobüsleri,
Acımaz kimseye..
Eşitsizliğe mahkumlar eşittir orada yalnız,
Sırt-sırta, et-ete, omuz- omuza dayanırlar birbirlerine
Nasılsa dayanırlar, dayanmak zorundalar
Üç kuruşa emeklerini takas ettikleri hayata

Kimi iner yarı yolda, yeni birine daha binmek için
Kimi uyur ayakta
Varılan menziller nasılsa sadece bir mola
Durmadan dönülen bu çıkışsız yolda.

7 Nisan 2010

Ayşen Gacan Gülbağ